Etiket: yılmaz şahin
-
Şerif Lokum: Son Çağrı (Bölüm 2)
Abim elinde adamın geçmişine dair dosyasını okurken, ben mekanı incelemeye başlıyorum. Adamı otopsi için asılı yerden aldıklarında fark ediyorum. Odanın bir kısmı olabildiğince dağınık iken diğer bir kısmı ise olabildiğince düzenli. Eski zamanlardan bir radyo var masanın üstünde. Cam sürahi yarısına kadar su dolu. Kitap namına bir şey yok. Birkaç eski tarihli gazete kanepenin üstünde.…
-
Şerif Lokum: Son Çağrı (Bölüm 1)
Şehre karanlık indi. Ayaz tüm keskinliği ile sokaklarda cirit atmakta. Sevgilisinin elini tutarak gözlerinin içine bakan çocuk: “Ben seni İstanbul’un boğazında değil; Ankara’nın ayazında sevdim.” derken kızın gözleri ışıl ışıl parlıyor. Dögol caddesi buram buram karbonmonoksit kokuyor. Ben, Şerif Lokum havayı öğrencilik ile bağdaştırıyorum. Hava soğuk, ellerim cebimde yürüyorum. Yol üstünde, ışıkların hemen kenarında, kazağı…
-
Gönüle Dair
“Kardeşler! ” deseydim “Kardeşlerim! ”/ Bakın yaklaşıyor yaklaşmakta olan/ Bakın yaklaşıyor yaklaşmakta olan/ “Bakın yaklaşıyor…” İsmet Özel İnsan en çok kendisine yabancılaşıyor. Kendisinde gurbette olan insan bunu fark etmesiyle dış dünyadan uzaklaştığını düşünse de esas kendi içindeki o büyük boşluğu fark ediyor. Buzullardan kopmuş serseri bir buz parçasıyla aynı hissi yaşıyor. Vatanından gittikçe uzaklaşıyor, uzaklaştıkça…
-
Fanilik
“Ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm Ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm” Erdem Beyazıt Oturduğu bankta, gökyüzünü ve ağaçları izleyip insan ilişkileri üzerine düşünüyordu. Bir insan neden bir ilişki ister? Neden istemez? İlişki insana ne ifade eder? İlişkilerin özünde yatan şey nedir? Bu tür soruları kendi kafasında sistematik bir şekilde cevaplamaya çalışıyor,…
-
Hayy, Hayal ve Hayat
Yorgunum. Bir yazıya böyle başlanamazdı; bir hayata da bir hayale de… Yorgunluğumun içinde büyük bir kasvet var, bedenim ayrı, ruhum ayrı yorgun. Sebepli sebepsiz yorgunluklarım var. Bunlardan bahsedebilir miyim bilmiyorum fakat biliniz ki yorgunum. Trafik manzaralı, çay bir lira olan bir kafede oturup trafiği seyre dalıyorum. Trafik akıyor… Akıyor ama aslında hep aynı yerinde, trafik…
-
Dehşetengiz Yalnızlık
… sonra ayrılıklar düşüne dalıyoruz/ bize ait olan ne kadar uzakta İsmet Özel İçinde bulunduğum mekandaki…
-
Sekiz Rüzgar
Hayat/ dört şeyle kaimdir derdi babam/ su ve ateş ve toprak./ Ve rüzgâr İsmet Özel Kuyulara sarkıttığım boş kovaları hüzünle doldurdum senelerdir. Gökyüzünü hayran hayran seyretmeyi yaşım bir hayli ge(n)çken öğrendim. İnsanlara anlatamadığım hislerimi, kalemle kağıtlara nakşettim fakat öyle zamanlar oldu ki kalem ve kağıt bana yardımcı ol(a)madı. Kalbim, İstanbul kemençesi gibidir, yaralarım boydan boya…
-
Külkedisi
Ölüm var, bu dünya bu kadar Yine mi ağladın sen külkedisi – Belki biraz yalnızlık biraz hüzün Ben sana ölümü anlatamam külkedisi – Arif bir zât dedi ki: “Ağlama sakın! Ölüm, zulüm mü düğün mü Anlaşılır ahirette” külkedisi – Ufka bak, gün batarken Güneş doğar ötelerde külkedisi – Rahat gecelerde dinlen Aydınlanırken gökyüzü Kuş cıvıltılarını…
-
Yürüdüğüm Yollarda Güller Bitmiyor
Çocukken mahallemizde Gülcü Dede adında bir zât yaşardı. Gülcü Dede, bahar ayları yaklaştığında gül bahçelerinin arasında yürürdü. Bir gün Gülcü Dede’ye sordum “Neden bu şehirde, (Isparta gülleri ile meşhur bir şehirdir.), bu kadar çok gül var?” Göğe bakarak cevap verdi: “Zamanında burada bir insan yaşamış, o kadar iyi bir insanmış ki Allah o insanın yürüdüğü…